8 Şubat 2011 Salı

Eataly


Daha öncede blogda yazmıştık, İtalyanların bu kadar basit malzemeler ile dünya mutfaklarında bu kadar söz sahibi olmaları, en tercih edilen mutfak olmaları dehalarıdır diye.
Artık marka yaratmakta sınır tanımayan İtalyanların yeni konsepti EATALY.

Çok basit, nasıl ki sadece patlıcan ve parmezanı karıştırıp parmigiano yapıyorlarsa, mozerella, fesleğen ve cherry domates ile caprese elde ediyor ve bunları 10-12 eurodan tüm dünyada satıyorlarsa İtalyan mutfağının köşe taşlarını  (şarap, peynir, soğuk et, dondurma, pizza, pasta) aynı çatı altında değişik konseptlerle topluyorlar ve sunuyorlar, size de ‘’yetalya’’ veya ‘’italyayı ye’’ diyorlar.

Açıklayalım; İtalya’dan döndüğünüzde aklınızda yeme içme ile ilgili bir çok şey kalır.Balık pazarları, bakeryler, taze pasta, küçük 3-5 masalı, desk üzerinde yemek yenilen restaurantlar, wine hauselar, soğuk et, şarap ve peynir satan bistrolar, outdoor pazarlar, yemek kitapları, dondurmacılar, kahve… ve tabi  İtalyan yemek okulları.

Hepsinin modern bir konsept ve mimari ile aynı yerde toplandığını düşünün.
Bir cumartesi öğleden sonra tek bir yere giderek orada önce ufak bir şarap tadımı gerçekleştirip, ardından peynir ve soğuk et tadıp, İtalyan yemek kitaplarını okuyup, yemek derslerine katılabilir, evinize İtalyan peynirleri, özel sebzeleri, ev yapımı pastaları alıp, sevgilinizle, arkadaşınızla bir şeyler yiyip en az 3-4 saatinizi rahatlıkla geçirebilirsiniz. Ve en güzeli ne yediyseniz evinize oradan alıp götürebiliyorsunuz.

Nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama modern şehir hayatının tüm imkanlarından yararlanıp, şehrin ortasında bir food market açılıyorlar, siz içeride hiçbir şekilde mall ve parekende kültürü hissetmediğiniz  gibi kendinizi Amalfi’nin Firenze’nin sokaklarında geziniyor gibi algılıyorsunuz.
Bağırarak yüksek sesle konuşan bembeyaz giyinmiş İtalyan aşçılar etrafta dolaşıyorlar, yemek dersi alanlar ortada herkesin gözü önünde ders alıyor, pastalar, lazanyalar, ravioliler gözünüzün önünde klasik eski İtalyan Makinelerinde yapılıyor, Pizzalar büyük odun fırınlarından çıkıp havalarda uçuşuyor, kahve modern kahve makinalarında değil, 400 yıllık geleneğin ürünü olan büyük buharlı makinalarda yapılıyor. İtalyan ruhunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Ürün çalışan korelasyonu müthiş.
Çikolata, şarap, soğuk et  gibi Elit İtalya sembolü olan ürünlerde, sizinle güzel İngilizce veya yaymadan düzgün İtalyanca konuşan bir kuzeyli ilgileniyor, çok fazla içli dışlı olmuyor, eksiksiz bir biçimde siz de negatif hiçbir algı bırakmadan işini yapıyor.
İş Pasta, Pizza, Aşcılar ve yemek yemeğe geldiğinde karşınıza, arap aksanına yakın bir İngilizce veya yayık, gürültülü bir İtalyanca ile  konuşan, erkekse mutlaka uzun saçlı, gömleğin önü açık ve haç kolyesi gözüken,Katolikliğini (kesinlikle sorun değil) sergilemekte hiçbir kusur görmeyen, dokunarak sizinle konuşan bir güneyli karşınıza geliyor.

Konsept biraz İstinye Pazarı’nı andırıyor ama tabi ki bir mall içinde değil,
şehir merkezinde, şehrin dokusunu ve dinamiklerini insanların hissedebileceği yürüyüş mesafesinde düz ayak bir lokasyon seçiliyor.
Torino’da doğan bu zincir, Roma, Milano ve Genova’dan sonra Tokyo ve Newyork’da da açıldı ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılıyor.
Bir gün İstanbul’da Eataly gördüğünüzde, ‘’bak biz bunu daha önce duymuştuk, keşke biz getirseydik ne para kazanırdık’’ diye düşündüğünüzde  bu yazıyı ve yazarını hatırlarsınız.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder