1 Mart 2011 Salı

Maalesef ki Kral




83. Oscar Ödülleri dağıtıldı ve bir sinemasever olarak bizlerde nefesimizi tutarak bu modern mitoloji kahramanlarını izledik.
Akademinin saygınlığının tartışılması başlı başına bir yazı konusu, biz hiç bunlara girmeden son 15 yılda verilen master ödüllere bir göz atalım.

Bence büyük resime baktığımız zaman her zaman bir denge korumak, politik mesaj vermek, kimseyi kırmamak kaygısı taşıyor verilen ödüller.
Son yıllarda sadece En iyi Erkek dalında Tom Hanks (Philadelphia ve Forrest Gump) ve Russell Crowe (Gladiator ve Beatifull Mind) dışında arka arkaya ödül alan sanatçı veya yönetmen yok.
Sırf bu istatistik bile, bakış açısını anlamak için yeterli.Ve bu yaklaşım her 2-3 senede bir tam bir hayal kırıklığı yaratmakta.

Bu sene ödül alan King’s Speech’den başlıyalım, Akademi üyelerinin anlam verilemez İngiltere ve Kraliyet ailesi hayranlığının sonucu.98’deki Sheakspear in Love faciası zerre kadar unutulmamışken, Romantik Komedi kıvamındaki Queen direkten dönmüşken, bu ödül; bu hayranlık ve Nisan ayındaki kraliyet düğünü ile tekrar popüler olan kraliyet ailesine ilgiden başka bir şey ile açıklanamaz.
Geriye doğru gittiğimiz zaman geçen sene, Inglourious Basterds dururken, Irak işgalinden 8 sene sonra Hurt Locker’a ödülü vermek, darbe zamanı susup günümüzde demokrat olmaya benziyor.
Slomdog Milyoner ve No Country for Old Man için söylenecek kelime yok, yalnız 96 yılında, Braveheart, Coen’lerin Fargosunun önünde oscarı aldığında, Braveheart ile aynı dönemde olmalarının şanssızlık olduğu konusunda herkes hemfikirdi ve Coenler No Country for Old Man dışında ortalama bir film yapsalardı bile zaten Oscarı alacaklardı.Oscar konuşmaları ise bence tarihin en iyi Oscar konuşmasaydı.’’Biz çocukken de arka bahçede film çekiyorduk, bizim için değişen bir şey yok, sadece artık tüm dünyada seyrediliyor ve bize ödül veriliyor o kadar’’

2006 yılında, Akademi Babil ve İnnaritu’ya ‘’Sen daha gençsin, sıranı bekle’’ dedi ve The Departed ile ustaya saygı dedi.(Martin Scorsese) Ve hiçbir sinema severin hatırlamak istemediği o yıl, 2005.
Tarihin en kötü Amerika başkanından Akademi de nasibini aldı ve 60 lar taşralarına geri dönen, ırkçılığın yeniden tırmandığı, krizin yaklaştığı Amerika, kurulu etkiledi ve Capote, Munich, Brokeback Mountain önünde Crash kazası yaşandı.

Million Dolar Baby, Eastwood’a tekrar minnet göstergesiydi ve en son gösterime giren aday film olmak ve akıllarda kalmak Oscarı getirdi. 2003 yılında zaten üçüncüsü çekiliyor ona ödül veririz dedikleri ve 2 sene boyunca bekledikleri Yüzüklerin Efendisi aldı ödülü.
Bir sene öncesinde Piyanistin önünde Chicago surprizi yaşandı.
2001 ve 2000 yılları en tartışmasız yıllardı, Gladyatör ve Beatiful Mind ile büyülendik.
American Beauty, mutlu ailelerin yaşadığı, kapıda 2 arabalı, 2 katlı Amerikan evlerinin çöktüğünü gösterdi bize.
98 yılını yukarda anlattık ama ben hafızamdan o filmi sildim, ben o sene En iyi Filmi, Saving Private Ryan’a verdim.
Titanic’i de batırıyoruz ve Oscarın en saygın yılları, bence sinema tarihinin dönüm noktası olan yıllar, geriye doğru sırasıyla; The English Patient, Braveheart, Forrest Gump, Schindler’s List, Unforgiven ve Scielence of The Lamps.Bu filmlerle yarışan ve kaybedenler; Shine, Fargo, Sense and Sensebility, İl Postino, Pulp Fiction, Quiz Show, Shawshank Redemption, In the Name of the Father, The Piano, The Remains of The Day, Crying Game, Scent of A Woman söyleyecek bişey yok.

Akademi Memento, Sixth Sense, Fight Clup, Matrix, Clock Work Orrange, 12 Monkey, Seven gibi düşünmeye sevk eden, kafa karıştıran filmleri sevmez, o yüzden Inception’a hiç şans vermemiştim.
Ödül verilirken dediğimiz gibi trendler, politik konjonktür çok ön planda tutuluyor ve bu sebeple, academiyi teknoloji gibi düşünmelisiniz, o günün şartlarında yaptığı etkiye bakmalısınız, aslında harcanan filmleri dışarıda bırakırsak, yıllar sonra dönüp baktığımızda hangi filmin başyapıt olduğunu, hangisinin hayal kırıklığı olduğunu daha net görüyorsunuz, hatta bir adım öteye gidersek ödülü almamaması supriz olan harcanan film ,yıllar sonra en az ödül alan kadar hatırlanıyor, bu da Oscarın büyüsü olsa gerek.
Bu sebeple 20 yıl sonra, 00lere dair kimse Kralı değil, Inception ve Social Network’ü konuşacak.
Yapımcıları Yahudi olan King's Speech için başlatılan ve Akademi üyelerine giden, ''Kral Yahudi Düşmanıydı, o yüzden ona oy vermeyin'' mailleri ise, artık en azından bu kadar ucuz politikaları Akademi üyelerinin yemediğini anlamamız açısından önemliydi ve belkide filmin tek güzel yanıydı.