28 Nisan 2011 Perşembe

Dünyayı değiştiren anlar- II- Sabun ve Cesaret; Lech Walese




Tarih 14 Ağustos 1980, fotoğraftaki adam Lech Walese. Polonya'da Lenin tersanesinin duvarına çıkıyor ve 31 Ağustos 1980 tarihinde Sosyalist düzenin ilk işçi örgütü olacak olan Solidarity'nin Polonya hükümeti tarafından resmen tanınmasına kadar sürecek olan işçi eyleminin konuşmasını yapıyor.İlk olarak sabun istiyor, demokrasi mücadelesine sabun, işçiler için sabun isteyerek başlıyor.

İmzalanan anlaşma ile Polonya'nın dört bir yanından 10 milyon işçinin hakları sözleşme altına alınıyor.1981 yılında iktidara gelen General Wojciech Jaruzelski hükümeti, Solidarity'nin yasadışı bir örgüt olduğunu ileri sürüyor ve fesh ediyor, Walese ve arkadaşları tabi ki pe etmiyorlar, 13 Aralık 1981 tarihinde tutuklanıyor ve 11 ay tutuklu kalıyor.
Ve 5 Ekim 1983 Nobel Barış ödülüne layık görülüyor, Nobel Komitesi şu açıklamayı yapıyor; ''Lech Walese'in özgürlük için vermiş olduğu mücadele ve yarattığı Solidarity lokal değildir, tüm insanlık içindir ve hepimizi ilgilendirmektedir. Dünya onun sesini duymuş ve mesajını almıştır.Nobel Barış Ödülü bunun bir göstergesidir. Kurmuş olduğu Solidarty sadece bir grubun özel çıkarlarından öteye tüm mağdurların haklarını demokratik bir şekilde aramalarına yardımcı olmuştur.Bugün Walese özgürlük ve barış için savaşan farklı koşullardaki insanların ilham kaynağıdır.''

Walese hapisten çıktıktan sonra mücadelesine devam etti, başta Papa II Paul olmak üzere tüm dünyanın desteğini aldı, 1985 yılında Michael Gorbaçov Glasnos politikaları altında Solidarity'nin faaliyetlerini devam ettirmesini istedi.Walese 1990 yılında Tersanenin duvarına çıktıktan 10 yıl sonra Polonya Devlet Başkanı seçildi.




Bugün Soğuk Savaş bitmiş, eski Demir Bloğu Ülkeleri Avrupa Birliğine girerek demokratikleşmiş, milyonlarca işçinin temel hak ve özgürlükleri garanti altına alınmışsa, 14 Ağustos 1980'de sadece sabun isteyerek başlayan bu genç adam en büyük katkıyı sağlamıştır.

Tüm ücadelesi için şunu söylemiştir; ''Yeni bir çağ açmalıydık, bölünmeden, vurulmadan, bizm jenerasyonumuz bunu yapmalıydı...''



Not: Lech Walese bugün hala yaşıyor ve Türkiye'nin AB'ne girmesi konusunda en büyük desteği verenlerden.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Mükemmeliyetçi bir Ophelia; Cate Blanchett




Doğa tüm canlılara ne kadar cömert olsa da, kesinlikle adil olamıyor, bu da doğal seleksiyonun bir parçası ve maalesef ki bunun önüne hiç bir şekilde geçilemiyor.En büyük adaletsizlik ise dişi olan yaşlandıkça çirkinleşirken, erkek olan güzelleşiyor, bu tüm canlılar için kaçınılmaz son.

İşte bu yüzden orta ve ileri yaşlara gelindiğinde, çok özel istisnalar dışında genelde erkek oyuncu hegemonyası yaşanıyor ve orta yaşlı kadın oyuncu boşluğu ortaya çıkıyor.
Bir düşünün bugün Meryl Streep, Emma Thompson, Julliette Binoche, Sofia Loren, Susan Sarandon, Jesica Lange gibi istisnalar dışında orta yaşlı aktirist ama aktirist aklınıza geliyor mu??
Tabi ki çok sayabiliriz, gençlik yıllarında oscar görmüş, Julia Roberts, Catrine Zeta Jones, Jodie Foster, Sharon Stone, Halle Berry, Michelle Pfeiffer gibi oyuncuların yaşları ilerledikçe, güzellikleri kayboldukça oyunculuk yeteneklerinin sınırlı olduğunu görüyoruz.

Bugün iyi bir oyuncu olabilmek için, yeteneğin dışında çok iyi bir kariyer planlaması, marketing, yönetmen ve rol seçimi de önemli. Benim için iyi oyuncu kavramı aktör veya aktirist çok basit. Bir oyuncu bir rolde ne kadar az repliğe sahipse ve konuşmadan yeteneğini bakış ve vücut diliyle ne kadar gösterebiliyorsa, o kadar iyi oyuncudur. Javier Bardem-No Country for Old Man, Dustin Hoffman-Rainman,Kate Winslet-The Reader gibi.




Bana göre bugün bu kriterler ile yeteneğini, tüm kariyerine yansıtabilecek tam bir yıldız Cate Blanchett. Bir kere özel yaşamıyla gözlerden, sansasyonlardan uzak ve sakin bir aile hayatı var. Medyada görünmüyor ve bu da ona oynadığı her rolü izleyiciye kabul ettirme şansı veriyor, çünkü izleyicinin aklına, onun sevgilisi, bunun arkadaşı, şu açılışta bunu giydi, bu partide bunu yaptı gibi olaylar ile değil, sadece oyunculuğu ile giriyor ve oynadığı karakteri kabul ettiriyor.

Sonra müthiş bir filmografi; Diana'nın ölümünden sonra, ailenin en popüler olduğu yıllarda ve her zaman perdede iş yapan İngiliz Kraliyet Ailesi, Elizabeth ile başladı. Talented Mr Replay, The Man who cried ile devam etti. Yeteneğini kanıtladığı ve ona Lord of the Rings'in kapılarını açan, Chorlette Gray ve Heaven. Arkasından harika bir pazarlama ile zamanında gelen 00 li yılları kasıp kavuran Yüzük Üçlemesi. Arada Aviator, The Missing, The Golden Age, Little Fish, The Good German.



Ve bence kariyer zirvesi; Babil, hiçbir kadın öyle oynayamaz, hiç konuşmadan sadece bakarak, Fas'da çölün ortasında kocasını (Brad Pitt) tüm evliliğini iki kelimeyle sorguladığı sahne, vurulma anı, yaralı halde kocasının yardımıyla tuvaletini yaparken karşılıklı yüzleşme ve itiraf sahnesi, neden yıllar sonra bile aranan aktirist olacağının cevabıdır.

Benjamin Button, Robin Hood, Golden Age,bu sene gelecek olan Hanna ve bundan sonraki tüm filmler artık ustalığıdır.

Yönetmen ve oyuncu seçimi ise; bir yıldız olmak için nasıl risk alınması gerektiğini gösterir, hiçbir oyuncu bu kadar değişik yönetmen ve oyuncu ile çalışma cesaretini gösterememiştir. Böyle bir yıldız bu kariyerle, sırtını bir yönetmene dayayarak pek tabi ki yürüyebilir ama o bunun yerine Scorsese, Ridley Scott, Joe Wright, Tom Haynes, Peter Jackson, David Fincher, İnnaritu gibi ustalarla çalışmaktan hiç çekinmiyor.

Tüm bunları bir araya getirdiğimizde ortaya bir yıldız çıkıyor. Derin bakışlarıyla, yeteneği, duru güzelliği ile Cate Blanchett bugün 40 lı yaşlarının başında ve orta yaşlara doğru ilerliyor, yıllar geçtikçe güzelleşiyor ve oyunculuğunu geliştiriyor. Kimse onu seksi veya güzel olduğu için ikon yapmıyor, güzelliğini, vücudunu cesurca sadece oynadığı karakterin ve filmin içinde tutuyor, kimse ondan Vouge veya Vanity Fair'e kapak olmasını, frikik vermesini, paparazzileri peşinden koşturmasını beklemiyor, bunlara ihtiyacı olmadan da aranan bir yıldız olunabileceğini gösteriyor, buna ister kariyer planlaması, ister marka olmak, ister marketing diyebilirsiniz.

Bundan yıllar sonra bugün güzellikleriyle göz kamaştıran Anne Hathaway, Scarlet Johanson, Charlize Theron, Cameron Diaz, Eva Mendes, Keira Knightley hatta Angelina Jolie gibi yıldızlar (Jennifer Aniston ve Jesica Alba’yı saymıyorum bile) karmaşık olmayan, basit karakterler oynarken , seyirci onlara ‘’gençken ne kadar güzel kadındı’’derken Cate Blanchett, Kate Winslet, Penolepe Cruz gibi isimler kariyerlerinin her anında bizleri büyülemeye devam edecek ve yaşlarının bir önemi olmayacak.

Son söz Cate’in Babil’den, şu meşhur çöl sahnesi;(son resim)

Susan Jones: Richard, why did we come here?
Richard: What d'you mean why? I thought you would like it.
Susan Jones: Really: Why are we here?
Richard: To forget everything. To be alone.
Susan Jones: Alone.