11 Şubat 2011 Cuma

3 Days of Condor





Vietnam Savaşı, Watergate Skandalı ve Soğuk Savaş yıllarında CIA’in görev alanlı ve yöntemleri tartışılırken çekilmiş, Amerikan yönetimine eleştirel bir gözle bakan bir başyapıt.
70 li yıllar Amerika’nın kabuk değiştirdiği yıllardı, Yönetim bir yandan soğuk savaş devam ederken diğer yandan içeride savaş karşıtlığı, derin devlet, skandallar, yüksek askeri harcamalar, siyah beyaz ayrımı ile mücadele veriyordu.Amerika için bugün ‘’özgürlükler ülkesi’’,’’ en ileri demokrasi’’ gibi kavramlar kullanılıyorsa, bu değişim 70 li yıllarda başladı.
Geri adım atmayan bir gençlik, güçlü Sivil Toplum örgütleri ve Cesur bir Medya ile skandallarında üstüne gittiler, savaşta ölen binlerce insanın hesabını da sordular ve Soğuk Savaşı bitirecek olan Başkanı da seçtiler.
İşte bu yüzden bu dönemde çekilmiş muhalif filmler (The deer Hunter, Tree days of Condor, All the President’s Men) halk tarafından sahiplenildi, bu yüzden Robert Redford bugün yaşayan bir efsane.


Bu kadar karizmatik ve yakışıklı bir adam, sabun köpüğü, suya sabuna dokunmayan filmlerde oynayarak ‘’yakışıklı ilah’’ olarak hatırlanmak dururken veya rüzgara uyarak yerine göre Cumhuriyetçi yerine göre Demokrat olarak, milyon dolarlar kazanmak varken, 72 yaşında bile Bush Yönetimini eleştiren ‘’Lions for Lamps’’i çekiyor.
Robert Redford, Nick Nolte, Gene Hackmen, Dustin Hoffman bunlar başka adamlar, oyuncudan, aktörden öte birer fenomenler.Neyse ki bu jenerasyona yetiştik ve neyse ki bugün Sean Penn, Russell Crowe gibi muhalif yetenekler üzerine koyarak devam ediyorlar.

Filme dönecek olursak bence bu film medya okuyan öğrencilere, siyasetçilere tekrar tekrar zorla seyrettirilmeli, özellikle çok sesliliği, demokrasiyi içselleştirmek isteyen bizim gibi ülkelerde.
CIA’in, dünyadaki tüm çıkan yayınlarını kontrol eden ve raporlayan bir departmanda çalışan Turner (Condor) öğle yemeğinden döndüğünde aynı departmanda beraber çalıştığı, 7 arkadaşını ölü olarak bulur, hayatı tehlikededir, fakat olayın üzerine gider.
Kime güvenecektir?? İşin içinde kim vardır?? Tek başınadır ve bir çözüm bulması gerekmektedir.Ne polise, ne yargıya ne de devlete gider, gerçeğe ulaşmak ve kendini koruyabilmek için sadece ve sadece dürüst gazetecilere güvenir, filmin sonunda Higgins (CIA ajanı) ile New York Times’ın önünde yüzleşme sahnesi ve repliği, Yönetmen Sydney Pollack’ın 1975 yılından günümüze ışık tutmasıdır.
Tarafsız ve dürüst medyaya hepimizin bir gün ihtiyacı olacaktır.
Son replikten sonra Robert Redford’un cevap vermeden bir bakışı vardır ki; bugün en az 1-2 milyon dolar eder.

Turner: Do we have plans to invade the Middle East?
Higgins: Are you crazy?
Turner: Am I?
Higgins: Look, Turner…
Turner: Do we have plans?
Higgins: No. Absolutely not. We have games. That's all. We play games. What if? How many men? What would it take? Is there a cheaper way to destabilize a regime? That's what we're paid to do.

Yürümeye devam ederler ve NY Times önünde dururlar....

Turner: Atwood did. Atwood did. And who the hell is Atwood? He's you. He's all you guys. Seven people killed, and you play fucking games!
Higgins: Right. And the other side does, too. That's why we can't let you stay outside.

Turner NY Times’ı gösterir ve...

Turner: They've got all of it.
Higgins: What? What did you do?
Turner: I told them a story. I told 'em a story. You play games; I told 'em a story.
Higgins: Oh, you… you poor, dumb son of a bitch. You've done more damage than you know.
Turner: I hope so.
Higgins: You're about to be a very lonely man. It didn't have to end this way.
Turner: Of course it did.
Higgins: Hey Turner! How do you know they'll print it? You can take a walk… but how far if they don't print it?
Turner: They'll print it.
Higgins: How do you know?

1 yorum:

  1. Memocum, blog'una bayıldım. İnsana şevk ve yaşam sevinci veriyorsun... Harikasın.. yola devam..
    Deniz Gök

    YanıtlaSil