15 Şubat 2011 Salı

Karaoglan





Demokrasilerde hep taraf olunması gerektiğine inanmışımdır, doğruların yüksek sesle korkmadan dile getirilmesi taraftarıyım.
Solda doğmuş, cevapları solda arayan ve sosyalizmin demokrat bir akıl ile çare olacağına inanan bir ailenin çocuğuyum.Hayatta tek başına mücadele eden ve doğrularından sapmayan dürüst Sosyal Demokrat liderlere hep hayran olmuşumdur.Olof Palme, Lech Walesa, Tony Blair.
Politik fikirlerinden dolayı değil, hep güçlü olanla mücadele ettikleri ve omurgalarını korudukları için.

Bir Liderin sahip olması gereken tüm niteliklere sahipti.Geri adım atmayan, inatçı, duygulara değil doğrulara önem veren, en yakınındaki dava arkadaşlarını bile doğruları uğruna silebilen ve en önemlisi dürüst.Hep merak etmişimdir, siyasal yaşamında bu kadar sert ve korkusuz olan birisi, insani ilişkileri nasıl bu kadar hoşgörülü, nazik ve mütevazı olabilir.

50 lerin genç yazarı, şairi, gazetecisi, 60 ların milletvekili, 70 lerin Karaoğlan Efsanesi, ‘’Kıbrıs Fatihi’’, 80 lerin 12 Eylül’e karşı dik duran demokratı, 90 lar tek başına sıfırdan yepyeni bir mücadele sonunda yeniden zirve ve 00 lerin yorgun adamı.Şüphesiz o günlerin Türkiye şartlarını düşünerek Ecevit söylemleri ile yola çıkmak bugünün koşullarında hoş bir nostaljiden öteye gidemez, ancak 70 lerde, Türkiye’nin kabuk değiştirmeye başladığı yıllarda, Ecevit hemen her konuda dik bir duruş sergilemiş, kimsenin karşısında eğilip bükülmemiş ve Türk Siyasetine ahlaki bir değer katmıştır.

İşçilerin, Madencilerin ve Sendikaların güçlenmesi, Milliyetçi bir ekonomi, Kadının sosyal hayata ve ekonomiye entegre olması, Kuzey Avrupa modeli Sosyal Devlet, ’’Ortanın Solu’’ söylemi ile başlayan ve Türk Solunun, hiçbir sol fraksiyonun etkisinde kalmadan Anadolu hümanizmi ve değerleri ile harmanlanmış, kendine özgü, bağımsız, milliyetçi bir felsefeyi esas alarak bugünkü çağdaş Sosyal Demokrat kavramı, Türk siyasi hayatına katkılarıdır.
Hayatı boyunca hep tek başına mücadele verdi, en yakınları ile siyasi olarak bir çok defa yol ayrımına gitti ama kimseyi kırmadı, kimsenin arkasından konuşmadı, hiçbir gazeteciye dava açmadı, en zor zamanlarında ‘’Düşünmeme yardımcı oluyor’’ diyerek Erika marka Daktilosunda aradı cevaplarını.

Fotoğraf; 29 Mayıs 1977 İzmir Çiğili Havalanında Bülent Ecevit’e yapılan suikast girişimi sırasında çekilmiş.
Bu resim bu yazıyı yazmama ilham oldu, neden bilmiyorum ama çok şey anlatıyor bana.
Gözlerinde ne bir tereddüt, ne bir geri adım atma belirtisi var, kararlı ve korkusuz, sırf bu resim bile Ecevit’in lider profili için yeterli.

Bu başarısız suikast girişiminden tam 4 gün sonra, Taksim’de yapacağı miting için, dönemin Başbakanı Demirel kendisine bir mektup yazacak ve suikast istihbaratını dile getirerek, mitingi yapmamasını isteyecektir.Ecevit’in cevabı çok açıktır, ‘’Ben ve eşim Taksim’de olacağız, kimseyi gelmesi için zorlayamam’’diyecektir ve 4 Haziran 1977 günü Taksim Türk siyaset tarihinin en büyük mitingine ev sahipliği yapacak, 2 gün sonra yapılan seçimlerde Ecevit’in CHPsi %41 ile birinci parti olacaktır.
Keşke Türkiye’de sol, kurumsal bir felsefeyle bölünmeden tek bir elden idare edilebilseydi, zamanı geldiğinde, İsmet Paşa, Ecevit’e, Ecevit Baykal’a, Baykal İsmail Cem’e, İsmail Cem, Hikmet Çetin’e, Çetin Karayalçın’a bıraksaydı ve bugünlere gelseydik.
Keşke Türkiye Ecevit’i anlayabilseydi, bugün çok daha farklı bir ülke olabilirdik.


Soru
kimbilir
insanda son kalan gozler
gorur mu dunyayi uzaktan

kimbilir
kuculur mu dunya
buyur mu uzaktan

kimbilir
kullenir mi dunya
ozlenir mi uzaktan

Bülent Ecevit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder