6 Mart 2012 Salı

İçimdeki Yorgun Kalabalık




Bilmemiz gereken hiçbir şeyi bilmiyorduk. Kültür o kadar karmaşıktı ki, yüzeydeki dalgalanmalardan daha fazlasını anlamak mümkün değildi.

Ölçülüp tartılmış argümanlarla dolu bu dünyada, kültür, ayrıntılarla boğulup kayboluyor ve profesyonel entellektüeller yorumladıkları metinleri teleffuz etmeyi dahi beceremiyordu.

Her insanın düşlerinin gerisinde yaşadığı dönemin kargaşaları gizlidir; sıradan bir kişisel kaygı boyutuna indirgenmiş olsa bile. İçimiz bölünmeler, yabancılaşmalar, savaşlar ve boş sözlerle dolu. Bize, insan vicdanının zaten hep huzursuz olduğu bir çağda yaşadığımızı söyleyenler çıkabilir: Ama bu, hayatımız için endişe etmekten, yolumuzu gözleyen sakatlanmaları düşünüp acı çekmekten alıkoyamaz bizi. Ateşler içinde yanan bir kedi gibi, deniz tutmuş bir keçi gibi, şaşkın bir mutsuzluk içindeyiz. Acımız nereden, yaşamımızın hangi kısmından kaynaklanıyor, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz şu: İnsanlar, insana yaraşır şekilde yaşamıyor.

Her şey bizi insanlardan uzaklaştırıyor: Vazife, aile, vatan, saygınlık, para. Tüm bu düşmanlarla başedecek gücümüz yok. Bugün bunların, saf olduğumuz için ciddiye aldığımız birer hayalet, onbinlerce defa çarpılmış yansımalar olduğunu biliyorum: Ama öğrenmem epey vaktimi aldı.

"Paul Nizan"

Bir bilgenin dediği gibi "Bir şehrin gerçek nüfusu sıfırdır, ölüler de dahil edildiğinde"...


03.03.2012 tarihinde http://happybluemondays.blogspot.com/ de yayınlanmışdır ve oradan alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder